|
Mevlevihane (Dönenler Cami-Ergun Çelebi
Zaviyesi) (Merkez)
Kütahya
Börekçiler Mahallesi’nde, Dönenler Meydanı’nın
güneybatısında, Ulu Cami’nin doğusunda bulunan
Mevlevihane, Konya ve Afyonkarahisar Mevlevihanelerinden
sonra Mevlevi kültüründe üçüncü önemli merkezdir.
Mevlevihane’nin ilk Postnişini Celaleddin Ergun
Çelebi’den ötürü Erguniye Dergâhı, Ergun Çelebi Zaviyesi
veya Zaviye-i Erguniye isimleri ile de tanınmaktadır.
Mevlevihane’nin ilk yapısı Emir İmadüddin Hezar Dinari
tarafından 1237-1243 yıllarında yaptırılan Hezar Dinari
Mescidi’dir. Celaleddin Ergun Çelebi’nin sonra da diğer
postnişinlerin buraya gömülmesinden sonra mescit Ergun
Çelebi Türbesi’ne dönüşmüş, kuzeyine de Mevlevihane’nin
semahanesi eklenmiştir. Mevlevihane’nin ilk postnişini
olan Celaleddin Ergun Çelebi’den sonra yerine oğlu
Burhaneddin İlyas Çelebi, ardından amcazadesi Zeynüddin
Çelebi post makamına oturmuştur. Timur’un Kütahya’yı
işgal etmesi ve II.Yakub Çelebi’nin ölümünden sonra
Kütahya Osmanlıların yönetimine girmiştir. Bu nedenle de
Kütahya Mevlevihanesi 1543 yılına kadar işlevini
sürdürememiştir. Bu tarihte Kütahyalı İbrahim ve Mehmet
dedeler Mevlevihane’yi yeniden faaliyete geçirmiştir.
Mevlevihane’nin
ilk yapısı ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Mevlevihane 1812 yılında yeniden yapılırcasına
onarılmış, 1814 yılında yanına harem ve selamlık
daireleri eklenmiştir. Mevlevihane 1838-1839 yılında ise
yeniden yapılmıştır. Sultan Abdülmecit döneminde
1841-1842 yılında bir kez daha onarılan Mevlevihane’nin
postnişini Hacı Abdullah Efendi de 1848’de buradaki
çeşmeleri onarmıştır. Sultan II.Abdülhamid’in isteği ile
Mevlevihane 1887-1889 yıllarında yeni bir onarım
geçirmiştir. Zamanla bu yapılar da harap olmuş, semahane
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1964 ve 1972
yıllarında onarılmış, yapılan ilavelerle Dönenler Camisi
ismi altında ibadete açılmıştır.
Başbakanlık arşivindeki 1838 tarihli krokilere göre
Mevlevihane’nin kuzey yönünde giriş kapısı, güneyinde de
eski giriş kapısı bulunuyordu. Büyük olasılıkla
güneydeki kapının hareme ait olduğu sanılmaktadır.
Mevlevihane, iki katlı kare planlıdır. Semahane
14.70x14.60 m. ölçüsünde olup, üzeri on sekiz sütunun
taşıdığı bağdadi bir kubbe ile örtülmüştür. Yapının yan
ve ön cephelerinde iki sıra halinde dikdörtgen
pencereler bulunuyordu. Semahanenin ortasında iki kat
yüksekliğindeki yuvarlak sema meydanı bulunmaktadır.
Semahanenin mescidi kare planlı, iki katlı üç taraftan
iki sıralı pencerelerle aydınlatılmıştır. Cephenin
ortasındaki semahaneye giriş kapısı üzerinde iki çini
levha bulunmaktadır. Bunlardan alttaki büyük çinide
kobalt renkli zemine beyaz talik yazı ile “Ya Hazreti
Ergun” hattat Halil Mahir tarafından yazılmıştır. Büyük
olasılıkla bu çini Mevlevihane’nin 1887-1889 onarımında
buraya konulmuştur. Alttaki küçük çinide lacivert
üzerine mavi ve kiremit renkli talik yazı ile “Ya
Hazreti Mevlana” yazılmıştır.
Semahanenin iki yan cephesinde altlı üstlü on dört
dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Arka cepheden köşedeki
merdivenlerle de ikinci kattaki kadınlar mahfiline
çıkılmaktadır.
Mevlevihane’nin
türbesi semahaneden daha eski bir tarihe ait olup,
Beylikler ve belki de Selçuklular dönemine kadar
inmektedir. Semahane-mescidin güney batısına bitişik
olan türbe, 7.40x4.50 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır.
Üzeri de tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe 5 m.
genişliğinde sivri bir kemerle semahaneye bağlanmıştır.
Burası batı ve güney duvarındaki iki pencere ile
aydınlatılmıştır. Türbe içerisinde dergâhın ilk
postnişini Celaleddin Ergun Çelebi ile oğlu Burhaneddin
İlyas, Zeynüddin Çelebi, Sâkıp Mustafa Dede, Kâmile
Hatun, Hâce Fatma Hatun, Havva Hatun, Şeyh Mehmet Muhlis
Çelebi, Ali Şakir Çelebi ve İsmail Hakkı Çelebi burada
gömülüdür.
Reisül Küttab Galib Efendi 1814’te Mevlevihane’nin
bitişiğindeki evini haremlik olarak Mevlevihane’ye
bağışlamıştır. Bu bölüme eski tekke kapısının sağındaki
mezarlığın (Hamuşan) yanındaki harem kapısından girilen
geniş bahçenin güneydoğusundadır. Yan yana iki mekândan
meydana gelmiştir. Mevlevihane’nin 1838-1839 yılında
yapılan yenilenmesi sırasında bu iki mekân yıkılmış ve
yerine iki katlı büyük harem-selamlık ile, kuzeyine de
matbah-ı şerif ve derviş hücreleri yapılmıştır. Buradaki
harem-selamlık bölümü L şeklinde olup, üst kata hamuşana
bitişik kapıdan girilmektedir.
Zamanla harap duruma gelen harem-selamlık 1970’li
yıllarda yıktırılmış ve yeri park haline getirilmiştir.
Semahane ile birlikte Sultan II.Abdülhamid döneminde
yeniden yapılan matba-ı şerif ve derviş hücreleri
zamanla harap olmuş, 1964 yılında onarılmış ve bazı
değişikliklerle Kızılay Aşevi haline dönüştürülmüştür.
Balıklı Tekkesi (Merkez)
Kütahya Balıklı Mahallesi’nde, Balıklı Hamamı’nın
güneyinde bulunan bu dergâhın yapım tarihi kesinlik
kazanamamıştır. Bununla beraber dergâhın XIV-XV.yüzyılda
yapıldığı sanılmaktadır. XVII.yüzyılın ortalarında ölmüş
olan Şeyh Muslihüddin’den ötürü yapıya “Muslihüddin
Tekkesi” denilmiştir. Dergah Şeyh Muslihüddin tarafından
XVII.yüzyılda Halveti Dergâhı olarak kullanılmış, bir
süre de Şeyh Bahşi Mescidi olmuştur.
Dergâh moloz taş, taş-tuğla karışımı ile yapılmış, üst
örtüde de tuğla kullanılmıştır. Günümüzde evlerin
arasında sıkışıp kalmış olan dergâhın dışa taşkın derin
bir niş biçimindeki girişinden oldukça basık bir
bölümüne girilmektedir. Burada dikkati çeken özellik
basık kubbeli mekânın iki yana doğru beşik tonozlarla
açılmasıdır. Buradan da kalın ve geniş yuvarlak kemerli
bir açıklıktan ana mekânın kare planlı bölümüne
geçilmektedir. Bu bölüm ortada fenerli bir kubbe ve iki
yanında da yan mekânlar ve güneyde de yine tonozlu ve
mihraplı mescit bölümü bulunmaktadır. Dergâhın doğu
kanadı ise tamamen yıkılmıştır. Bu mekânın ortadaki
kubbeli bölümü kareye yakın planlıdır. Kubbeye geçişler
Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Kubbedeki yuvarlak
boşluk ise altıgen bir fenerle yükseltilmiştir. Orta
mekân diğer bölümden 40 cm yüksekliğinde olup, bu zemin
mihraplı ve üzeri beşik tonoz örtülüdür.
Dergâhın içerisi, özellikle mihrap duvarı XVIII. Yüzyıl
çinileri ile kaplanmıştır. Ayrıca burada ağaç işçiliği
örnekleri de dikkati çekmektedir.
Dergâh günümüzde harap bir durumdadır.
Şeyh Salih Dergâhı (Merkez)
Kütahya Balıklı Caddesi’nde, Molla Camisi yakınında
bulunan dergâh Kadı sicillerinden öğrenildiğine göre
Şeyh Salih bin Hacı Halil tarafından yaptırılmıştır.
Yapım tarihi ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır.
Bazı eski kayıtlarda 1882, bazılarında da 1875 tarihine
rastlanmaktadır.
Bu yapı Kütahya’da ayakta kalabilmiş geç devir
Tekke-Mescitlerinin önemli örneklerinden birisidir. Uzun
süre mescit olarak kullanılmıştır. Sıvalı kerpiç
duvarlardan yapılmış iddiasız bir yapıdır. Cephe
düzeninde birbirine bitişik pencereler sıralanmıştır.
Dergâhın penceresiz olan kuzey yönündeki kapıdan asıl
mekâna girilmektedir. Bu mekânın kuzey ve batısı L
biçiminde kafesli bir üst mahfille çevrelenmiş, üzeri de
ahşap bir tavanla örtülmüştür. Üst katta bulunan ahşap
kafesler ağaç payelerle takviye edilmiştir. Buradaki bir
paye üzerinde,1271 (1854-1855) tarihi bulunmaktadır.
Bunun dışında yapıda başka bir tarih veya kitabeye
rastlanmamaktadır.
Dergâhın batısında duvarlarla ayrılmış uzun dikdörtgen
bir bölümle karşılaşılmaktadır. Bu bölümün kuzeyi iki
ağaç direkle ayrılmış ve cami haline getirilmiştir.
Yanında da küçük bir kapı ile girilen türbe
bulunmaktadır. Bu türbede dergâhın kurucusu Şeyh
Salih’in oğlu Şeyh Mehmet gömülüdür.
Seyyid Nureddin Zaviyesi (Merkez)
Kütahya Ulu Cami Caddesi’nde, Kurşunlu Cami Sokağı’nda
bulunan bu zaviye değişik dönemlerde yapılan onarım ve
eklerle özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. XVI.
yüzyıl vakıf kayıtlarında bu zaviyenin ismi geçmektedir.
Yapım tarihini belirleyecek bir kitabe günümüze
gelememiştir. Bu durumda zaviyenin XIV-XV.yüzyıllarda
yapıldığı sanılmaktadır. Bu zaviyenin Ahi Zaviyesi
olduğu düşünülmektedir
Zaviyenin avlu giriş kapısı tek sıra kesme taş arasına
iki sıra tuğla ve yuvarlak kemerle XIX. yüzyılda
yenilenmiştir. Küçük bir avlunun doğusundaki zaviye,
çatılı basit bir mescit görünümündedir. Bunun doğusunda
geniş bir kemerle açılan kareye yakın planlı ve kubbeli
türbeye yer verilmiştir. Bu türbe zaviyenin banisi
Seyyid Nureddin ile ilgili olmayıp, 17 yaşında koleradan
ölen İbrahim Cemal’e aittir. Büyük olasılıkla da babası
Kemaleddin Paşa’dan ötürü türbeye Paşam Türbesi ismi
verilmiştir. Mescide açılan türbenin kemeri camekânla
kapatılmıştır.
Ahi Evren Zaviyesi (Merkez)
Kütahya Ahi Evren Mahallesi’nde, Cennet Çeşme Sokağı’nda
bulunan bu zaviye yol kotunun düşürülmesi ile yüksekte
kalmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi
kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber türbesindeki
mezarların da kime ait oldukları belli değildir. Ahi
Evren ile de bir ilişkisi bulunmamaktadır. Kütahya7da
önemli bir Ahi şeyhi tarafından bu zaviyenin yaptırılmış
oluşu da ihtimal içerisindedir.
Zaviye küçük ve basit bir yapıdır. Moloz taş ve
kerpiçten yapılmış üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür.
Girişten sonra güneydeki bir bölüm türbeye ayrılmıştır.
Buradan koridorla ayrılan girişin kuzeyine dar ve uzun
bir odası bulunmaktadır. Bu odanın zikir yeri olduğu
sanılmaktadır. Ayrıca doğu duvarındaki ocaklı bir oda
zaviyeyi tamamlamaktadır.
Gümüşeşik Tekkesi (Merkez)
Kütahya Zeryen Mahallesi, Türbe Sokağı’nda bulunan bu
tekkenin Kadı sicillerindeki bir vakfiye kaydından
Kütahya ve Afyon muhasılı olan Dilaver Paşa tarafından
onarıldığı, yanına da bir sıbyan mektebi yaptırdığı
öğrenilmektedir. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi
kesinlik kazanamamıştır. Evliye Çelebi de buradan söz
etmemiştir. Çevresindeki mezarlar XIX.yüzyıla aittir.
Tekke iri moloz temeller üzerine kesme taş ve tuğladan
yapılmıştır. Avlu içerisindeki tekke ve yanındaki Emir
Buharı Türbesi’nden günümüze kalıntıları gelebilmiştir.
Avluda kare bir havuz, mermer fıskiyesi, su kanalı ve
çevreye dağılmış mezar taşları görülmektedir. Kuzeyde
sokağa bakan duvarların arkasında oldukça büyük ve kare
planlı türbenin kalıntıları bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.kutahyamuftulugu.gov.tr
adresinden alınmıştır.
|
Yayın Tarihi : 9 Şubat 2006
Perşembe |
kaynak: kenthaber.com
“
|
|
|
|